Yazarlarımız, ‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı’nı Yorumladı

George Miller’ın merakla beklenen filmi Furiosa: Bir Mad Max Destanı (Furiosa: A Mad Max Saga) 24 Mayıs itibarıyla vizyona girdi. Yazarlarımızdan Melis Behlil, Burak Göral, Uğur Vardan ve Ekrem Buğra Büte’nin filmle ilgili görüşlerini sizin için derledik.

MELİS BEHLİL

Furiosa, uzun süresine rağmen temposunu hiç düşürmüyor ve George Miller’ın dünya inşası konusundaki yeteneğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Ancak film ana karakterin gelişimi konusunda biraz zayıf. Furiosa’nın hayatından ana noktalar episodik anlatımla aktarılırken, hikaye ilk filmden beklediğimiz bazı açıklamaları sırayla açıklamanın ötesine geçmiyor. Karakterin uzun seneleri konuşmadan geçirmesi de işi zorlaştırıyor tabii. Yine de gerek aksiyon sahneleri, gerek ‘Çorak Topraklar’ın etkileyici görselliği, gerekse de başta Chris Hemsworth olmak üzere özellikle “kötü” karakterlerin eğlenceli derecede abartılı performanslarıyla Furiosa: Bir Mad Max Destanı, meraklılarını fazlasıyla tatmin edecektir.

BURAK GÖRAL

Furiosa’nın hikayesi ilk filmde öğrendiklerimize yeni detaylar ve izlemesi çok keyifli anlar ekliyor. Önceki filmin çılgın enerjisine eşlik eden eşsiz dublör katkılarıyla dolu aksiyon koreografilerini devam ettirip bir an bile düşmeyen ritmiyle 148 dakikayı su gibi akıtıyor. Sonunda ölmeyeceğini çok iyi bildiğimiz bir karakteri nefes nefese heyecanla takip ediyoruz. Belki de başka bir yönetmenin elinde şişecek ve önemsizleşecek bir intikam hikayesi Miller’ın deli işi bir ustalıkla idare ettiği orkestrasyonuyla, renklerinden atmosferine –bu kez öncekinden farklı olarak CGI desteği biraz hissedilse de- orgazmik bir sinema deneyimi yaşatıyor.

UĞUR VARDAN

Artık yaşı 79’a gelen Miller, ‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı’nda da benzer formüle başvuruyor ve ‘yüksek oktanlı’ bir aksiyon filmini (ki “Benim için sinemanın en evrensel dili aksiyon filmleridir” diye bir cümlesi vardır) bizlerle paylaşıyor. Ama bu kez bence hikâye zayıf ve yönetmenle birlikte Nick Lathouris’in kaleme aldığı senaryoda fazla boşluk (mesela Furiosa’nın çocukken ortadan kaybolması ve ergen olarak ortaya çıkması) var. Evet, yine uçsuz bucaksız kum tepeleri, ölümcül devasa araçlar, paraşütlerle saldıran gruplar, tuhaf yan karakterler, Roma devrindeki atların çektiği ölümcül atlı arabaların yerini alan motosikletler vs. tasarım ve mekân algısı açısından etkileyici görsellik sunuyor ama bu kez sanki film fazla gürültüye boğulmuş. Bu yanıyla ‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı’ hafiften desibeli yüksek içeriği boş ‘Marvel filmleri’ni andırıyor.

EKREM BUĞRA BÜTE

2013 yapımı Fury Road, yalnızca Mad Max evreni için değil, aksiyon sineması için bir milat niteliğinde. Serinin yaratıcısı ve çağımızın vizyoner yönetmenlerinden George Miller, Furiosa’da bu hikâyenin öncesine, kökenine iniyor. Fury Road’un âdeta tek nefeste izlenen, tekil bir akışa dayanan olay örgüsünden farklı olarak Furiosa’da mitolojik bir arka plan hikâyesi izliyoruz. Farklı bölümlere ayrılan, İmparator Furiosa’yı yaratan olayları ve koşulları açıklarken Mad Max evrenini farklı yakalara doğru genişleten, ‘kurucu’ bir film bu. Bir yandan bu post-apokaliptik evrenin bildiğimiz unsurlarına dair yeni detayları ve bağlamları öğrenirken diğer yandan yeni hikâyelerle, karakterlerle tanışıyoruz. Çöl kumuyla, motor sesleriyle, metal kokusuyla dolu bu haşin dünya hem duyusal hem de ‘tarihsel’ olarak daha dokunulabilir hâle geliyor. Fury Road’un kompaktlığının mümkün kıldığı hipnotik seyir deneyiminden farklı bir yoldan gitse de o tadı arayarak salona gidecek seyirciye aradığını verecek bir film Furiosa, buna şüphe yok.

facebook
Twitter